Divân-ı Hümâyun’un Diğer Adı: Osmanlı İktisat Yönetiminin Kalbi Ekonomi bilimi, sınırlı kaynakların en verimli şekilde kullanılması gerektiğini vurgular. Bu bağlamda, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim organı olan Divân-ı Hümâyun, sadece bir hükümet kurulu değil, aynı zamanda ekonomik kaynakların tahsisi ve toplumsal refahın sağlanmasında kritik bir rol oynamıştır. Bu yazıda, Divân-ı Hümâyun’un ekonomik işlevini, piyasa dinamikleri, bireysel kararlar ve toplumsal refah perspektifinden inceleyeceğiz. Divân-ı Hümâyun’un Ekonomik Rolü Divân-ı Hümâyun, Osmanlı Devleti’nin en yüksek karar organı olarak, yalnızca idari ve hukuki meseleleri değil, aynı zamanda ekonomik politikaları da belirlemiştir. Vergi düzenlemeleri, toprak mülkiyeti, para politikası ve devlet gelirlerinin yönetimi gibi kritik ekonomik kararlar bu…
8 YorumYazar: admin
Besmele-i Şerif Mezar Taşına Yazılır mı? Ekonomik Bir Perspektiften Bakış Ekonomistin Girişi: Kaynakların Sınırlılığı ve Seçimlerin Sonuçları Ekonomi, sınırlı kaynaklarla, sınırsız ihtiyaçları karşılamaya çalışan bir disiplindir. Bir ekonomist olarak her zaman seçimlerin ve kaynak kullanımının sonuçlarını düşünürüm. Bir toplumda yapılan her seçim, yalnızca bireysel değil, toplumsal düzeyde de etkiler yaratır. Bu bağlamda, “Besmele-i Şerif mezar taşına yazılır mı?” sorusu ilk bakışta kültürel bir soru gibi görünse de, aslında bu kararın ekonomik anlamları da bulunmaktadır. Kaynakların sınırlı olduğu bir dünyada, bireylerin ve toplumların hangi değerleri önceliklendireceği, ekonomik kararlar ve toplumsal refah üzerine derin bir etki yaratır. Besmele-i Şerif’in mezar taşlarına yazılması…
Yorum Bırak1 Toner Kaç Baskı? Sadece Sayılar Değil, Eşitlik ve Adaletin de Meselesi Bazen en teknik sorular bile, toplumsal adaletin, eşitliğin ve çeşitliliğin aynası olabilir. “1 toner kaç baskı yapar?” dediğinizde çoğu kişi hemen sayılara odaklanır: 2.000, 5.000, belki 10.000… Oysa bu basit gibi görünen soru, dijital çağda kaynakların nasıl kullanıldığını, kime hizmet ettiğini ve kimlerin bu hizmetten mahrum kaldığını anlamak için güçlü bir çıkış noktasıdır. Gelin bu sorunun ardındaki toplumsal katmanlara birlikte bakalım. Toner Verimliliği: Sadece Teknik Bir Mesele mi? Genellikle bir toner kartuşu ortalama 1.500 ila 5.000 baskı arasında çıktı verebilir. Bu sayı; yazıcı modeline, baskı türüne, sayfa yoğunluğuna…
4 Yorum70 Kilo Kaç Sıklet? Siyaset Bilimi Çerçevesinde Güç, İktidar ve Toplumsal Düzen Üzerine Bir İnceleme Günümüzde toplumsal yapıyı şekillendiren güç ilişkilerinin karmaşık yapısı, toplumun her kesiminde farklı ideolojik ve stratejik bakış açılarıyla kendini gösterir. Bu bakış açıları, sadece siyasi alanda değil, her düzeyde karar alma ve etkileşim süreçlerinde kendini açıkça gösterir. “70 kilo kaç sıklet?” sorusu, ilk bakışta basit bir ölçü sorusu gibi görünebilir, fakat bu soru üzerinden toplumsal cinsiyet, iktidar, vatandaşlık ve ideoloji ilişkilerine dair derin bir analiz yapmamız mümkündür. Bu soruya siyaset bilimi perspektifinden bakmak, toplumun daha derin yapılarına ışık tutmamıza yardımcı olabilir. İktidar ve Toplumsal Düzen Toplumsal…
4 YorumŞu Kağan Kimdir? Efsanenin Peşinde, Bozkırın Kalbinde Hadi gelin, sırtımızı rüzgâra verip Orta Asya bozkırlarında bir iz sürme yolculuğuna çıkalım. “Şu Kağan kimdir?” diye sorunca karşımıza yalnızca bir hükümdar değil; göç yolları, sınavlarla dolu bir çağ, bir de efsanenin kıvılcımından doğup bugüne dek sönmeyen bir hafıza çıkıyor. Bu, hem tarihin ciddiyetini hem masalın büyüsünü taşıyan bir hikâye; tam da dost meclisinde anlatılacak cinsten. Köken: Destanın kapısı hangi metinlerle aralanır? “Şu Destanı”, İskender’in (MÖ 330–327) İran ve Türkistan’a uzanan seferleri sırasında sahneye çıkan, Saka (İskit) dünyasıyla bağlantılı kadim bir Türk destanıdır. Kahramanı “Şu Kağan”dır; onu, İskender’le karşılaşmalar ve bozkırın stratejileri üzerinden…
Yorum Bırakİrmik Helvası Hangi Şehre Ait? Coğrafyayı Aşan Bir Tatlının Kısa Tarihi İrmik helvası denince akla tek bir şehir gelmesini bekliyoruz; oysa bu tatlı, Osmanlı’dan günümüze uzanan geniş bir coğrafyanın ortak sofrası. Bugün Türkiye’nin neredeyse her ilinde “bizim helvamız” diye sahiplenilen bu lezzet, hem saray mutfağının hem halk sofralarının bir parçası oldu; yasın, sevincin, paylaşımların dili hâline geldi. Kısacası, “İrmik helvası hangi şehre ait?” sorusunun dürüst cevabı: tek bir şehre değil; farklı şehirlerin farklı üsluplarıyla benimsediği kadim bir ortak miras. Osmanlı Sarayından Mahalle Mutfaklarına: Helvahaneden Gelen Geleneğin İzleri İrmik helvasının tarihsel arka planı, Topkapı Sarayı’nın Matbah-ı Âmire kompleksindeki “helvahane”ye kadar uzanır.…
Yorum BırakSol Elde Karıncalanma Neden Olur? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Derinlemesine Bir İnceleme Bazen otururken ya da bir işe odaklanmışken sol elimizde aniden beliren o hafif karıncalanma hissi bizi düşündürür: “Acaba ciddi bir şey mi var?” Belki de çoğumuz bu hissi önemsemeyip geçiştiriyoruz. Ancak ben, bu tür küçük beden sinyallerinin ardındaki farklı anlamlara kafa yormayı seven biriyim. Hele ki bu konu, kültürden kültüre, toplumdan topluma değişen yorumlara açık olunca… Hadi gelin, sol elde karıncalanma meselesine hem tıbbi hem de kültürel pencerelerden birlikte bakalım. Evrensel Gerçek: Sol Elde Karıncalanmanın Biyolojik Temelleri Tıpta sol elde karıncalanma genellikle sinir sistemi, dolaşım veya kas-iskelet sistemiyle…
Yorum BırakHadde Ne Anlama Gelir? Edebiyatın Derin Katmanlarında Bir Kavramın İzinde Kelime… İnsan zihninin en küçük ama en güçlü icadı. Her kelime, kendi kaderini taşır; içinde anlam, çağrışım, tarih ve duygunun katmanlarını gizler. “Hadde” de böyle bir kelimedir. Yalnızca bir terim değil, bir ruh hâlidir. Edebiyatın gözünden bakıldığında, “hadde” kelimesi bir nesnenin, bir insanın ya da bir fikrin biçim alırken yaşadığı dönüşümün adıdır. Hadde: Dönüşümün Sessiz Hikayesi Hadde, sözlük anlamıyla bir metalin inceltilmesi, biçimlendirilmesi sürecini anlatır. Ama bu teknik tanım, edebiyatın diline çevrildiğinde bambaşka bir yankı bulur. Bir karakterin yaşadığı içsel kırılmalar, bir şairin dizelerinde biçim kazanan duygular, bir yazarın sözcükleri…
Yorum BırakGünberi ve Günöte Neden Oluşur? Varlığın Döngüsünde Kozmik Denge Üzerine Felsefi Bir İnceleme Bir Filozofun Bakışı: Yakınlık ve Uzaklığın Ontolojisi Evrenin en sessiz anında bile bir düzen vardır. Dünya, Güneş’in etrafında dönerken yalnızca bir gezegenin hareketini değil, varoluşun ritmini de temsil eder. “Günberi” ve “günöte”, yani Dünya’nın Güneş’e en yakın ve en uzak olduğu noktalar, aslında yalnızca astronomik olaylar değildir; bunlar, varlıkla yokluk, yakınlıkla mesafe, bilgiyle bilinmezlik arasındaki kadim dengenin sembolleridir. Ontolojik olarak bu iki nokta, varoluşun iki uç halini yansıtır: Yakınlık — yani günberi — varlığın ısınması, yoğunlaşması, kendine yaklaşmasıdır. Uzaklık — yani günöte — varlığın genişlemesi, çözülmesi, uzaklaşarak…
Yorum BırakGastroenteroloji Kim Sevk Eder? Bedenin Yolculuğuna Felsefi Bir Rehber Bir filozofun gözünden bakıldığında insan bedeni, yalnızca etten ve kandan oluşmuş bir yapı değildir; o, varoluşun deneyimlendiği ilk mekândır. Mide, bağırsak, karaciğer… Hepsi yalnızca organlar değil, insanın içsel düzenini temsil eden metaforlardır. Bu nedenle “Gastroenteroloji kim sevk eder?” sorusu, yüzeyde tıbbî gibi görünse de aslında derin bir varlık sorusudur. Kim bizi iç dünyamıza gönderir? Hangi güç, hangi otorite, hangi farkındalık bizi “içimize bakmaya” çağırır? Epistemolojik Perspektif: Bilgi, Bedenin İçinden Mi Doğar? Epistemoloji, bilginin doğasını sorgular. Modern tıpta bir hasta, genellikle bir aile hekimi ya da iç hastalıkları uzmanı tarafından gastroenterolojiye sevk…
Yorum Bırak